BERKAY ORHANER

    

Herşey lisenin birinci sınıfında okuyan bir öğrencinin, ilgi alanlarına ilişkin bir şeyleri gerçekleştirmek istemesiyle başladı. Benim ilgim o zamanlar bilgisayarlar üzerineydi. Okulun internet sitesinin yenilenmek istendiğini duymuştum. Matematik öğretmenimiz Mehmet BİLİCİ bu amaçla bir öğrenci takımı kurmuştu. Oluşturduğu ortamla hem öğrenciler arasında bir takım duygusu yaratıyor, hem de bilgisayarı daha iyi öğrenmemizi sağlamaya çalışıyordu. Çalışmalara başlayınca anladım ki meğer ben hiçbir şey bilmiyormuşum. Takımdaki diğer arkadaşlarım harıl harıl kod yazıyorlar, resimleri dijital olarak düzeltiyorlar, ileri düzeyde tasarım yapıyorlar ve kesinlikle benim anlamadığım teknik bir dilde konuşuyorlardı. Sağ olsunlar beni yine de çalışmalara dahil ettiler, fakat tasarımcı olarak değil, içerik sağlayıcı olarak. Bu çalışmalar sürerken birgün bir şeyler için makas gerekti. O zamanlar bilgisayar laboratuvarının en yakınında makas temin edebileceğimiz yer ALEV'in odasıydı. İçeri girince vakıf koordinatörümüz Gönül ERTUNA'yı ilk kez gördüm. "Affedersiniz, bize bir makas lazım, sizden alıp yarım saat sonra getirebilir miyim?" Bir iki dakika benim anlayamadığım bir suskunluk oldu. "Sen kimsin?". Gönül Hanım sormaya devam etti, "sınıfın hangisi, boş zamanlarında ne yapıyorsun, nerede oturuyorsun?". Ben sürekli yanıt veriyordum; ama bir süre sonra suçluluk hissettim. "Pardon yanlış birşey mi yaptım?". Ne yazık ki öğrencilik boyunca bu duyguyu hissetmeye her zaman hazırızdır. Her an sebebi ne olursa olsun size kızılmasına olanak vardı.

Neyse ki bu soruların amacı çok başkaymış. Gönül Hanım ağzından baklayı çıkardı; vakfın desteğiyle daha önceki yıllarda okulda tiyatro çalıştırıldığını, bu sene de tiyatro olacağını ve benim mutlaka seçmelere gelmem gerektiğini söyledi. Hiç ikna olmadım. Makası aldım çıktım.

Seçme günü geldi. Gönül Hanım görevlendirdiği nöbetçi öğrenci ile ne yaptı etti, beni okul çıkışında konferans salonuna getirtti. Katılım oldukça yoğundu. İçeride her halinden tiyatro ile yakın ilişkide olduğu belli olan adam (Behçet KARGALIK). Gönül Hanırn'a "Kim o kart sesli çocuk?" diye sordu. Benmişim. Seçmeler yapıldı. Kendisi o yıllarda hâlâ Devlet Opera ve Bale Müdürlüğünde çalışmakta olan Behçet Hoca elime metni tutuşturdu. "Sen" dedi. "şu yaşlı, biraz bunak ama kurnaz Rus toprak ağasını oynayacaksın". Sonrasında uzun soluklu bir çalışma başladı.

Şimdi geriye bakınca daha iyi anlıyorum ki Behçet Hoca bitmek tükenmek bilmez sabrı ile. bazen günde sadece bir cümle çalışarak, bazen metinle hiç uğraşmayıp bize hayat dersleri vererek, bazen de bizden çok kendisi oynayarak kendi profesyonelliğinin niteliklerini, bizlerin yeniyetme hevesine indirgedi. Behçet Hoca oldukça ilginç bir kişilikti. Çantasında bütün hayatını taşırdı. Her çeşit elektronik araç gereç, sadece kendi istediği gibi kahve yapmasını sağlayan maddeleri barındıran özel metal bir kutu. üç dört kat giysi, son çıkan bilgisayar dergileri, tespih ve onlarcası her an yanında bulunurdu. Tiyatroyu aşkla yapıyordu. Etkisi çabucak bizi de sardı ve her okul çıkışı akşama kadar çalışmak benim için hiç yılmadan ve çok severek yaptığım bir etkinlik haline geldi. Tiyatro ekibinde deneyim ve yetenek bakımlarından en geride olmama rağmen, Behçet Hoca'nın bendeki ısrarı sonuç verdi. Bu yüzden Hocamın bendeki emeğini unutamam.

'Bir Evlenme Teklifi' adındaki Anton Çehov'un yazdığı oyunumuzda Operanın dekorlarını, kostümlerini ve makyaj tekniklerini kullandık. Konferans salonunun tiyatromuzun akustiği için yeterli olmayacağını düşündüğümüzden, sahne olarak okuma salonunu kullandık. Uzun bir hazırlık dönemi sonrasında Bir Evlenme Teklifi'ni yirmiden fazla temsille arkadaşlarımızın ve öğretmenlerimizin beğenisine sunduk.

'Rol yapma' dendiğinde günlük yaşantımızda olumsuz birşeylerin kast edildiğini anlarız. Oysa ki biz rol yaparak kendimizi daha iyi anlamaya başlıyorduk. Behçet Hoca bizi 'alt metin' kavramıyla tanıştırmıştı. Herhangi bir cümle veya sözlü ya da sözsüz davranış aslında gizli bir anlam ifade ediyordu. Alt metin işte bu üstte kalan sözlerin ve davranışların asıl imâ etmek istediği niyeti açığa vuran duygu ve düşüncelerdi. Senaryonun her cümlesinde ve rejimizdeki her jestimizde alt metnin ne olduğunu tartışıyorduk. Bir sözcüğün yerine göre nasıl kendi sözlük anlamının tam tersini bile ifade edebileceğini gördük. Öğrendik ki. alt metinlerin farkına varmak, günlük ilişkilerimizden en profesyonel ortamlara kadar size bedeninizi ve sözlerinizi daha iyi kullanma imkanı verir. Rol yapmak ise hayatın sonsuz ilişkiler yumağını ve insan davranışlarının ne kadar çok katmanlı olduğunu gösterir. Böylece tiyatro ile ilgilenmek tekdüze anlayışların önüne geçilmesini sağlar. Bir tiyatrocu belki bir fanatik olabilir; ama asla dogmatik olamaz.

Tüm bu kazanımlar sadece tiyatroyu icra eden için değil, tiyatroyu izleyerek deneyimleyenler için de geçerlidir. Tiyatro izlerken televizyonun aldatıcı ekranı ile karşı karşıya olamazsınız. İnsanın hikayesi, insana, kanlı canlı insanlar tarafından anlatılır. Tiyatronun tüm çalışılmışlığı ve o hazırlık sürecinin tüm niteliği izleyenlere de kendisini hissettirir. En klasik tiyatro oyunlarında bile izleyenler oyunun içindedir. Oyuncular senaryoyu izleyenlerle birlikte yeniden hayata getirirler. Böylece tiyatroda oluşan etkileşim, tiyatro deneyimini tüm kendine özgülüğü ile hafızalara kazır.

Henüz lise öğrencisiyken kendimi bu deneyimin tam ortasında bulduğum için çok şanslı hissediyorum. Tiyatronun bana kazandırdığı nitelikler hâlâ en önemli yardımcılarım olarak göreve hazır bekliyorlar. Bu anlamda minnettâr olduğum ALEV'in. adına yakıştığı şekilde bir eğitim vakfı olduğunu yeniden vurgulamak isterim.

Bir Evlenme Teklifi'nden sonra tüm yaşantımın değiştiğini söyleyebilirim. Bir süreliğine okulda yeni tanıştığım kişilere kendi adımı söyleme gereği duymamam gibi birkaç gelip geçici meşhurlaştırıcı etkinin yanı sıra. asıl değişim ilgi alanlarımın yönü doğrultusunda oldu. Edebiyattan daha çok etkilenmeye ve sosyal bilimleri daha çok merak etmeye başladım. Bunun dışında lise öğretimim bitene kadar okulun bütün temsillerinde görev aldım. Sonrasında doğrudan sesin kullanımına odaklı bir kuruluştan eğitim gördüm. Daha lise bitmeden birkaç radyoda çalıştım. Sonrasında sqs odaklı çalışmalara ara versem bile tiyatro deneyiminin etkilerini hep hissettim. Üniversitemdeki öğrenci temsilciliği görevimin gerektirdiği koşullarda hitabet ve beden dili konularında tiyatroya ne kadar borçlu olduğumu bir kez daha anladım.

Kendi deneyimimin tiyatronun eğitimdeki önemini vurgulamak için bir örnek teşkil etmesini dilerim. Lisedeki müfredat kapsamında bazı sınavlarda belli metinleri ezberlemek zorunda kalırdık. Şimdi hiçbiri aklımda yok; ama oyunda söylediğim uzun sözler hâlen aklımda. Bir de uzun yıllardan sonra lise arkadaşlarınızla karşılaştığınızda isim hatırlamak zor olabilir. Benim için de durum aynısı, yalnız tek bir farkla; uzun süre sonra karşılaştığım arkadaşlarım bana, oyundaki rolüm gereği canlandırdığım karakterin her sıkıştığında herhangi bir anlama gelebilecek sözü olan, 'Ve daha bir sürül' diyorlar. Lisede geçen yılları sadece 'öğretim' olmaktan çıkarıp, 'eğitim'e dönüştürmek için tiyatro gibi etkinliklere daha çok ihtiyacımız var. Bu anlamda 'eğitim'i desteklediği için ALEV'e bir kez daha teşekkür ederim.

Bu yazıda adı geçenler şimdi ne yapıyorlar?

Mehmet BİLİCİ: Okulumuzda öğretmenlik yapmaya devam ediyor. Derse her girdiğinde Mehmet Hoca ve öğrencileri hep bir ağızdan birbirlerine hatır soruyorlar. Mehmet Hoca "Otur!" demiyor, "Teşekkür ederim arkadaşlar, oturabilirsiniz" diyor.

Gönül ERTUNA; ALEV'in gözü ve şefkatli eli olarak çalışmaya, kendi deyişiyle öğrencileri 'keşfetmeye', her an her yerde bulunmaya ve tatlı sohbetiyle bütün çevresinde alev rengi çiçekler açtırmaya tüm çalışkanlığıyla devam ediyor.

Behçet H. KARGALIK; Atatürk Lisesi'nde Bir Evlenme Teklifi'nden sonra 'Pusu' isimli bir oyun daha sahneye koydu. Opera'dan emekli oldu. Şimdi daha çok üniversite öğrencilerini çalıştırıyor. Tüm 'ilginç'Iiği devam ediyor. Etrafını eğitmekten, öğrencilerinin niteliklerini yükseltmekten ve çevresindekileri şaşırtmaktan vazgeçmiyor.

Makas: Lise bitmeden hemen önce Gönül Hanım bu makası bana çok anlamlı bir şekilde hediye etti. O günden beri çerçeveletilmiş şekilde duvarımda asılı olarak bizim eve gelen misafirlerin meraklı bakışlarını üzerine topluyor. "Berkay neden bu makası duvara astın?" Bir bilseler...  11/04/2008






ANKARA ATATÜRK LİSESİ

ANKARA ATATÜRK LİSELİLER DERNEĞİ
Üyelik Girişi
ZİYARET BİLGİLERİ
Aktif Ziyaretçi3
Bugün Toplam124
Toplam Ziyaret264523
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.486832.6170
Euro34.601234.7398
Hava Durumu